Doğum Sonrası Depresyon
Gebelik dönemi kadın yaşamında fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu de- ğişimlere uyumu gerektiren önemli bir süreçtir. Doğum öncesinde ve sonrasında meydana gelen değişiklikler, gebenin çeşitli problemler yaşa- masına ve sağlığının bozulmasına neden olabilir. Gebeliğin kadını geriye dönüşümsüz olarak etki- leyebileceği ve kalıcı ruhsal değişiklikler yapacağı bilinmektedir. Gebelikte, evlilik ilişkilerinde de- ğişmeler, yeni sorumlulukların kazanılması, sosyal ve ekonomik sıkıntılar, doğum ve bebeğin bakımı ile ilgili pek çok sorun yaşanabilir. Bu sorunlar be- raberinde ağır bir yük ve stres oluşturur (Okanlı ve ark. 2003). Depresyon, hafif ya da ağır düzey- de, hamilelikte en sık görülen ruhsal bozukluktur (Yıldız ve Ünal 1996). Psikiyatrik hastalanma ve depresyon oranlarının hemen doğumu izleyen dö- nemde arttığına ilişkin yaygın kanı, özellikle son 20 yılda konu ile ilgili yapılan çalışmalarca da desteklenmiştir. Komplikasyonsuz doğumları iz- leyen ilk üç ay içinde ve bazılarına göre ilk iki yıl içinde, kadınların psikiyatrik nedenli hastane başvurularında belirgin bir artış olmaktadır (Kısa ve Yıldırım 2004). Bu yatkınlığın, sık rastlanan bir hüzün halinden başlayarak, psikotik özellikli bir depresyonun hızlı başlangıçlı ve renkli belirtili biçimlerine kadar değişebilen farklı klinik görü- nümleri tanımlanmıştır (Kırpınar ve Özer 1995). Doğumdan hemen sonraki emzirme dönemi ve be- beğin bir yaşına kadar olan zaman dilimi, doğum sonrası dönem olarak psikiyatrik tabloların görü- lebildiği önemli bir dönemdir (Yıldırım ve ark. 2004). Geriye dönük epidemiyolojik taramalar cid- di ruhsal hastalıkların ortaya çıkması bakımından, doğum sonrası dönemin gebelik dönemine kıyasla üç veya dört kez daha riskli olduğunu ortaya koy- maktadır (Deveci 2003). Yeni bir bebeğin dünyaya gelmesi genellikle olumlu ve doyurucu bir yaşantı olsa da, annelerin bir kısmı için bazı duygusal so- runlar ortaya çıkar. Bunlardan en sık görüleni ve zorlayıcı olanı da depresyondur. Doğum sonrası depresyon, birkaç değişik şekilde ortaya çıkabilir. Bunlardan birisi erken dönemde ortaya çıkan ve kısa sürede iyileşen annelik hüznü, diğeri ise daha geç ortaya çıkan, daha uzun süren ve daha ciddi bir durum olan doğum sonrası depresyondur. Yapılan pek çok çalışmada, doğum sonrası depresyon yay- gınlığı %10-15 arasında bildirilmiştir (Danacı ve ark. 2000). Doğum sonrası depresyon, DSM-IV’de Duygudurum Bozuklukları içinde yer almakta ve “postpartum başlangıç belirleyicisi” ile tanımlan-
maktadır (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994). Do- ğumla ilgili diğer psikiyatrik tablolara göre belirti- lerin daha geç dönemde ortaya çıkması ve bir çok kadının mutlu olmaları gerektiğine inandıkları bir dönemde çökkün duygular taşıdıklarından dolayı suçluluk duymaları nedeniyle belirtilerini sakla- maları, doğum sonrası depresyonun kolaylıkla gözden kaçabilmesine neden olmaktadır. Doğum sonrası dönemde annede ortaya çıkan depresyon, annenin, çocuğun ve ailenin çeşitli güçlükler ya- şamasına neden olmakta anne ile çocuk arasında kurulan ilişkiyi, annenin bebek bakımı ve ebeveyn rolünü öğrenmesini etkileyebilmektedir (Sünter ve ark. 2002, Danacı ve ark. 2002). Doğum sonrası depresyonun saptanmasının en önemli amaçların- dan biri, tedavi edilmemiş depresyonu olan anne- lerin çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileme- sini önlemektir (Çeber ve ark. 2002).
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!